Logo
    Search

    About this Episode

    Demokrasi deyince akla ilk olarak seçimler, seçimli demokrasi deyince de ilk Antik Dönem’deki (M.Ö. 5.yüzyıldan itibaren), Atina Şehir Devleti gelir. Atina demokrasisi sadece varlıklı erkek vatandaşların oy kullandığı bir demokrasiydi. Kadınlar, köleler ve yabancılar (metikler) oy kullanamazdı. Osmanlı Devleti ise demokrasiyle değilse de seçimle ilk kez 19. yüzyılda tanıştı...

    Recent Episodes from Tarihin Öteki Yüzü

    1896 Osmanlı Bankası Baskını

    1896 Osmanlı Bankası Baskını
    Taşnak eylemcileri 26 Ağustos 1896 günü İstanbul’da Osmanlı Bankası’na bir baskın düzenlediler. Olaylar ufak tefek aksiliklere rağmen eylemcilerin planladığı gibi başladı ama Ermeni toplumu açısından kötü bitti.
    Tarihin Öteki Yüzü
    deAugust 25, 2023

    Osmanlı'da "İğneli Fıçı" İftiraları

    Osmanlı'da "İğneli Fıçı" İftiraları
    Batı literatüründe adıyla “Kan iftirası”, Osmanlı literatüründeki adıyla “İğneli Fıçı” hikayeleri Yahudilerin çocukların kanlarını dini ayinlerde ve bayramlarda kullandıkları yönündeki iftira ve suçlamalardır. Hıristiyan antisemitizminin en meşhur unsurlarından biri olan bu iftiralar Antik dönemden yakın tarihlere kadar Avrupa'da Yahudilere karşı yapılan zulümlere dayanak yapılmıştır. Peki Osmanlı ülkesinde durum nasıldı? Osmanlı Yahudileri bu iftiradan kurtulabilmişler miydi?
    Tarihin Öteki Yüzü
    deAugust 18, 2023

    Mustafa Kemal’in “Efsunlu” Saati Nerede?

    Mustafa Kemal’in “Efsunlu” Saati Nerede?
    Çanakkale Savaşı'nın efsanelerinden biri de 10 Ağustos 1915 günü saat 06.05’te Conkbayırı’ndaki muharebe sırasında bir şarapnel parçasının Mustafa Kemal’in ceketinin sağ üst cebindeki yani göğsünün hizasındaki saate çarpması, saat parça parça olduğu halde Mustafa Kemal'in ölümden dönmesine dairdir. Üstelik Mustafa Kemal “duyulursa askerin morali bozulur” diye bu olayı kimseye söylememiştir. Olaydan 6 saat kadar sonra bu hasarlı saati Çanakkale Savaşı’nın Kumandanı Alman Mareşali Liman von Sanders’e hatıra olarak vermiş, Sanders de kendisine aile yadigarı kendi saatini vermiştir. Bu iddialar doğru mudur, doğruysa bu tarihi saatler nerededir?
    Tarihin Öteki Yüzü
    deAugust 12, 2023

    ABD Hangi Lozan’ı İmzalamadı (mı)?

    ABD Hangi Lozan’ı İmzalamadı (mı)?
    Müttefikler tarafından Lozan Konferansı’na davet edildiğinde ABD, Müttefiklere verdiği 30 Ekim 1922 tarihli muhtırada, Osmanlı Devleti ile savaş halinde olmadığından ve Lozan Konferansı da, Müttefikler, Türkiye ve Yunanistan arasındaki savaş halini sona erdirme amacını güttüğünden, Amerika’nın, “siyasî ve mülkî düzenlemelerin sorumluluğunu üzerine almayı istemediğini, ancak bunun ABD’nin kendi çıkarlarını gözetmeyeceği anlamına gelmediğini, dolayısıyla Konferans’a “gözlemci” olarak katılacağı bildirilmekteydi. Dolayısıyla ABD 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’na imza koymadı, ama 6 Ağustos 1923 tarihinde Türkiye ile ayrı bir anlaşma imzaladı. Lozan’da imzalandığı için ilkiyle karıştırılan bu anlaşmanın ABD Senatosu’nda onaylanması ise hiç kolay olmadı.
    Tarihin Öteki Yüzü
    deAugust 04, 2023

    100 Yıl Önce “Öteki” Kürtler

    100 Yıl Önce “Öteki” Kürtler
    1918'de Cihan Harbi'nin Osmanlı İmparatorluğu ve müttefiklerinin yenilgisiyle bitmesinden sonra, Büyük Devletler sadece Osmanlı İmparatorluğu'nun değil, büyük bir kısmı onun parçası olan Kürdistan coğrafyasının kaderini de belirlemeye çalıştılar. Daha önce Kürtlerin Bakur dediği (Kuzey-Türkiye) parçasındaki toplumsal ve siyasal gelişmeleri ele almıştık. Bu sefer de Başur (Güney-Irak), Rojhilat (Doğu-İran) ve Rojava (Batı-Suriye) ve Kurdistane Sor (Kızıl Kürdistan-SSCB) topraklarında yaşayan Kürtler ne istiyorlardı, tavırları ne oldu, ona bakalım.
    Tarihin Öteki Yüzü
    deJuly 28, 2023

    100. Yılında Lozan Barış Antlaşması

    100. Yılında Lozan Barış Antlaşması
    4-11 Ekim 1922 tarihleri arasında Mudanya’da mütareke görüşmeleri sürerken, İtilaf Devletleri Sultan Vahdeddin’e müracaat ederek İstanbul Hükümeti’nin de Lozan’da yapılacak barış görüşmelerine bir heyet göndermesini istemişti. İtilaf Devletleri’nin Türk tarafındaki çift başlılıktan yararlanmak istedikleri anlaşılıyordu ama Mustafa Kemal’in buna tepkisi çok sert ve akıllıca oldu. İki başlılığı ortadan kaldırmak gerekçesiyle 2 Kasım 1922 gecesi Saltanat ilga edildikten hemen sonra Lozan'a gönderilecek Murahhaslar (Delegeler) Heyeti seçimlerine geçildi. Heyetin başkanlığı için Heyet-i Vekile (Bakanlar Kurulu) Reisi Rauf Bey başta olmak üzere Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey, sabık Dahiliye Vekili Fethi Bey ve hatta Kâzım Karabekir Paşa gibi Millî Mücadele'nin ağır topları beklenti içine girmişlerdi. Özellikle Rauf Bey, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu getiren 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi'ni imzalamış olmanın ezikliğiyle, o kötü hatırayı bir zaferle silmek arzusu içindeydi. Ancak Mustafa Kemal'in Lozan için uygun gördüğü isim Mudanya Mütarekesi’nin başarılı görüşmecisi, her daim kendisine sadık Garp Cephesi Kumandanı İsmet Bey idi.
    Tarihin Öteki Yüzü
    deJuly 21, 2023

    Resneli Niyazi Bey ve Geyiğinin “Öteki” Hikayesi

    Resneli Niyazi Bey ve Geyiğinin “Öteki” Hikayesi
    II. Abdülhamit'i tahttan indirmek için yürüttükleri faaliyetin son aşamasında terörle hem devlet ricalini hem de halkı sindiren İttihatçıların beklediği fırsat 9-12 Haziran 1908 tarihlerinde Britanya Kralı VII. Edward ile Rus Çarı II. Nikola’nın Reval’de (bugün Estonya’nın başkenti Tallinn) bir araya gelmesi oldu. Reval’de Osmanlı İmparatorluğu’nun “taksimine karar verildiği” şayiaları yayılarak ortam gerilmiş, cemiyetin fedaileri, 1908 Haziran’ından itibaren Balkanlarda tam bir terör estirmişlerdi. 11 Haziran 1908 günü Selanik Merkez Kumandanı Yarbay Nâzım Bey (ki Enver Bey'in kız kardeşi Hasene'yle evliydi), Saray'a bildirmek üzere İttihatçıların adının bulunduğu 397 kişilik tevkif listesi hazırladığı gerekçesiyle, İstanbul-Akaretler'deki evinde vuruldu ancak öldürülemedi. Ardından 3 Temmuz 1908 sabahı şafakla birlikte, Kolağası Resneli Niyazi Bey, 200 kişiyle dağa çıktı. Onu Binbaşı Enver Bey’in ve Binbaşı Eyüp Sabri’nin taburları takip etti. İttihatçıların ünlü tetikçisi Yakup Cemil de Enver Bey’in yanındaydı. Bundan sonra suikastler birbirini takip etti.
    Tarihin Öteki Yüzü
    deJuly 14, 2023

    Kimyager Nureddin Münşi Bey ve Krematoryum Tartışmaları

    Kimyager Nureddin Münşi Bey ve Krematoryum Tartışmaları
    Ölü bedeni yakmaya "kremasyon", bu eylemin yapıldığı mekanlara "krematoryum" deniliyor. Kremasyonun tarihi çok eskilere gidiyor. Avrupa'da MÖ 3 binli yıllarda ortaya çıkmış ama MÖ 600'lü yıllarda Yunan medeniyetinde, onu takiben Roma İmparatorluğu'nda itibarlı insanların başvurduğu bir yöntem olmuş. Hristiyanlığın doğuşuyla tekrar gömme adetine dönülmüş. Orta Asya'daki toplumlarda ise MÖ 3 binli yıllarda cesetlerinin toprağa gömüldüğünü, MÖ 2 binli yıllarda cesetlerin yakılmaya başladığını ve bu tarihten Göktürklerin sonuna (MS 542) yılına kadar bu geleneğin devam ettiğini biliyoruz.
    Tarihin Öteki Yüzü
    deJuly 07, 2023

    Atatürk Zamanında Dini Bayramlar

    Atatürk Zamanında Dini Bayramlar
    Divan-ı Lügat’it Türk adlı eserin yazarı Kaşgarlı Mahmud’a göre (ö.1105), ‘bayram’ kelimesi ‘Farsça ‘bezrem/bezram’ kelimesinden gelir. Bezrem, ‘yiyip içme, konuşup eğlenme meclisi’ anlamına gelen ‘bezm’ ile ‘hoş ve sevinçli’ anlamı taşıyan ‘ram’ kelimesinin birleşmesinden oluşur. Kelime zamanla bazı seslerini kaybederek ‘bayram’a dönüşmüştür. Arapçada ise bayram kelimesinin karşılığı ‘i(y)d’dir ki ‘tekrar dönmek’ anlamına gelen ‘ivd’ kökünden gelmektedir. İbnü’l-Arabi gibi lügatçiler ‘bayramın her yıl kutlanması’ ile ‘dönmek’ fiili arasında bir ilinti kurarlar.
    Tarihin Öteki Yüzü
    deJuly 04, 2023

    Cumhuriyet’in Borçlanma Tarihi ve IMF ile İlişkiler

    Cumhuriyet’in Borçlanma Tarihi ve IMF ile İlişkiler
    Yahya Tezel’e göre 1914 yılı başında nominal değeri 157 milyon sterlin olan Osmanlı dış borç tahvillerinin yüzde 48’i Fransız, %19’u Alman ve %13’ü İngilizlerin elindeydi. 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması uyarınca Osmanlı borçlarının yüzde 67’sinin yani 107,5 milyon altın Osmanlı lirasının Türkiye tarafından ödenmesi kararlaştırılmıştı. Ödeme işlerini de Düyun-u Umumiye İdaresi yönetecekti. Bu karar, 1 Aralık 1928 tarihli TBMM oturumunda oylandı ve kabul edildi. Buna göre Türkiye 1929 yılından başlayarak ilk yedi yıl, yılda 2 milyon altın lira ödeyecek, 1936 yılından itibaren taksitler artacak ve 1952 yılında 3,4 milyon altın lirayı bulacaktı.
    Tarihin Öteki Yüzü
    deJune 23, 2023