Logo

    kanal istanbul

    Explore " kanal istanbul" with insightful episodes like "#28 Kanal İstanbul", "Bu karar, göstermelik bir itiraz süreci olduğunun göstergesidir", "İstanbul Üniversitesi geri adım attı", "Lozan ve Montrö'de Boğazlar Meselesi" and "Karadeniz'de Osmanlı-Rus Bilek Güreşi" from podcasts like ""Hayat Kaçık Bir Uykudur", "Mercek", "Ankara Kulisi", "Tarihin Öteki Yüzü" and "Tarihin Öteki Yüzü"" and more!

    Episodes (10)

    #28 Kanal İstanbul

    #28 Kanal İstanbul

    Bugünlerde gündemin ilk sırasına oturmuş olan Kanal İstanbul Projesi "nedir? ne değildir?"den yola çıkıp, dilimiz döndüğünce her konu başlığına değinmeye çalıştığımız bir bölüm oldu. Panama ve Süveyş kanallarından da örneklemeler yapıp, dünyanın bu yüzyılına yakınmada bulunmayı da ihmal etmediğimiz Bölüm 28 yayında! Keyifli dinlemeler!

    Support the show

    Bize ulaşmak için:

    Bizimle yolculuğa devam ettiğin için teşekkürler!

    Bu karar, göstermelik bir itiraz süreci olduğunun göstergesidir

    Bu karar, göstermelik bir itiraz süreci olduğunun göstergesidir
    Çevre mühendisleri Odası İst. Şubesi YK üyesi Medet Güney, Kanal İstanbul ÇED raporunun onaylanmasını Mercek programında değerlendirdi: Mücadele yükseltilmeli; sadece yasal olarak değil, meşru bütün yollar denenmeli. Bilim insanlarının bu konu hakkında olumsuz rapor vermesine rağmen, bakanlık bir açıklama yapmadan ÇED raporunu onayladı. Kanal İstanbul sadece İstanbul’u değil, tüm Türkiye’yi etkileyen bir proje. 100 binlerce insanın itiraz başvurusu yaptığı bu sürecin 15 gün içinde sonuçlanması imkansız. Göstermelik bir itiraz süreci olduğunun göstergesidir bu karar

    Lozan ve Montrö'de Boğazlar Meselesi

    Lozan ve Montrö'de Boğazlar Meselesi
    Tarihçi Ayşe Hür, Tarih boyunca Boğazlar, Marmara ve Karadeniz'de egemenlik savaşları; II. Bölüm: Lozan ve Montrö'de Boğazlar Meselesi: Eski Yunanlılar Marmara’yı Karadeniz’e bağlayan boğaza, Bosphoros (Öküz Geçidi) diyorlardı. Bu ad Yunan mitolojisinde baştanrı Zeus'un, İo adında bir kıza âşık olması olayıyla ilgiliydi. Orhan Gazi Dimetoka’da Sırp ve Bulgarlara karşı çarpışan Bizans İmparatoru’nun yardımına koşunca, 1353’te mükafat olarak Gelibolu’daki Çimpe Kalesi Osmanlılar’a üs olarak verildi. II. Mehmed 1452’de, Anadolu Hisarı’nın karşısına bugün Rumeli Hisarı’nı yaptırdı. Hisar Kumandanı Firuz Ağa boğazdan geçen gemilerden mürur akçesi almaya başladı. Vermeyi reddeden bir Ceneviz gemisi toplarla batırıldı. Karadeniz’i “Osmanlı gölü” yapma süreci, 1461’de Karadeniz’in güney kıyısındaki Trabzon’un ve 1484’te Karadeniz’in kuzey kıyılarındaki Kili ve Akkerman kalelerinin ele geçirilmesiyle tamamlandı. 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması ile Osmanlı Devleti, Kırım’ı Rusya’ya terk etmekle kalmadı, Rusya’ya Karadeniz’de harp gemisi bulundurmak, kendi gemileri ile ticaret yapmak ve ticaret gemilerini Boğazlardan geçirme hakını tanımak kaldı. 6 Mart 1807’de Dimitri Senyavin’in Rus donanması İstanbul’a geldi, iki ay süreyle İstanbul Boğazı’nı kapattı. Osmanlı tarafı 8 savaş gemisi, 6 fırkateyn ve 55 küçük gemi ile Rus donanmasına saldırdı, iki filo 10 Mayıs’ta birkaç saat çarpıştılar. Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın isyanında, Osmanlı Devleti’nin yardım çağrısına sadece Ruslar cevap vermişti. Dokuz gemilik Rus filosu, 8 Şubat 1833’te Boğaz'a girerek, Büyükdere önlerinde demir attı. 12 bin Rus askeri karaya çıktı. Ruslar 1833’teki İstanbul seferinin hatırası olarak Beykoz’da Selvi Burnu’na halkın Moskof Taşı dediği anıt kayayı diktiler. Kaya 1914’te Vaniköy Rehber-i İttihadi Osmani Mektebi öğrencileri ve öğretmenleri tarafından parçalanarak denize atıldı. 1839’te Osmanlı orduları ile Kavalalı’nın orduları Nizip’te tekrar karşılaşınca, Osmanlı Devleti ile Rusya, Avusturya, Fransa, Britanya ve Prusya arasında 1841’de Londra Sözleşmesi’ni imzalandı. 1923’e kadarki statüyü bu sözleşme belirledi. 10 Ağustos 1920’de imzalanan ama ilgili devletlerin hiçbirinin meclisinde onaylanmadığı için uygulanmayan Sevr Anlaşmasının 37. ve 61 maddeleri Boğazlar sorununa ayrılmıştı.

    Karadeniz'de Osmanlı-Rus Bilek Güreşi

    Karadeniz'de Osmanlı-Rus Bilek Güreşi
    Tarihçi Ayşe Hür, Tarih boyunca Boğazlar, Marmara ve Karadeniz'de egemenlik savaşları; I. Bölüm: Karadeniz'de Osmanlı-Rus Bilek Güreşi: Eski Yunanlılar Marmara’yı Karadeniz’e bağlayan boğaza, Bosphoros (Öküz Geçidi) diyorlardı. Bu ad Yunan mitolojisinde baştanrı Zeus'un, İo adında bir kıza âşık olması olayıyla ilgiliydi. Orhan Gazi Dimetoka’da Sırp ve Bulgarlara karşı çarpışan Bizans İmparatoru’nun yardımına koşunca, 1353’te mükafat olarak Gelibolu’daki Çimpe Kalesi Osmanlılar’a üs olarak verildi. II. Mehmed 1452’de, Anadolu Hisarı’nın karşısına bugün Rumeli Hisarı’nı yaptırdı. Hisar Kumandanı Firuz Ağa boğazdan geçen gemilerden mürur akçesi almaya başladı. Vermeyi reddeden bir Ceneviz gemisi toplarla batırıldı. Karadeniz’i “Osmanlı gölü” yapma süreci, 1461’de Karadeniz’in güney kıyısındaki Trabzon’un ve 1484’te Karadeniz’in kuzey kıyılarındaki Kili ve Akkerman kalelerinin ele geçirilmesiyle tamamlandı. 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması ile Osmanlı Devleti, Kırım’ı Rusya’ya terk etmekle kalmadı, Rusya’ya Karadeniz’de harp gemisi bulundurmak, kendi gemileri ile ticaret yapmak ve ticaret gemilerini Boğazlardan geçirme hakını tanımak kaldı. 6 Mart 1807’de Dimitri Senyavin’in Rus donanması İstanbul’a geldi, iki ay süreyle İstanbul Boğazı’nı kapattı. Osmanlı tarafı 8 savaş gemisi, 6 fırkateyn ve 55 küçük gemi ile Rus donanmasına saldırdı, iki filo 10 Mayıs’ta birkaç saat çarpıştılar. Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın isyanında, Osmanlı Devleti’nin yardım çağrısına sadece Ruslar cevap vermişti. Dokuz gemilik Rus filosu, 8 Şubat 1833’te Boğaz'a girerek, Büyükdere önlerinde demir attı. 12 bin Rus askeri karaya çıktı. Ruslar 1833’teki İstanbul seferinin hatırası olarak Beykoz’da Selvi Burnu’na halkın Moskof Taşı dediği anıt kayayı diktiler. Kaya 1914’te Vaniköy Rehber-i İttihadi Osmani Mektebi öğrencileri ve öğretmenleri tarafından parçalanarak denize atıldı. 1839’te Osmanlı orduları ile Kavalalı’nın orduları Nizip’te tekrar karşılaşınca, Osmanlı Devleti ile Rusya, Avusturya, Fransa, Britanya ve Prusya arasında 1841’de Londra Sözleşmesi’ni imzalandı. 1923’e kadarki statüyü bu sözleşme belirledi. 10 Ağustos 1920’de imzalanan ama ilgili devletlerin hiçbirinin meclisinde onaylanmadığı için uygulanmayan Sevr Anlaşmasının 37. ve 61 maddeleri Boğazlar sorununa ayrılmıştı.

    Kanal İstanbul bir eko kırım ve eko yıkım projesidir

    Kanal İstanbul bir eko kırım ve eko yıkım projesidir
    Kanal İstanbul neden yapılmamalıdır? Şehir Plancısı Doç. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu Mercek Programında Zübeyde Sarı'nın sorularını yanıtlıyor: “Saray’dan, ‘biz Kanal İstanbul’a başlayacağız ve bitireceğiz’ açıklaması geldi. Bu anlayış ÇED sürecinde vatandaşın itiraz hakkının, merkez tarafından görmezden gelindiğinin göstergesidir. Kanal İstanbul şuanda yok hükmünde bir projedir; üst ölçekli planda yer almamaktadır. Kanal İstanbul projesinin yapılmaması gerekir; İstanbul’un, Trakya’nın, tüm Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin zararına olan bir projedir. Kanal İstanbul bir eko kırım ve eko yıkım projesidir. 3. Köprü tartışılırken Erdoğan, ‘gerekirse referanduma götürürüz’ dedi. HSYK hemen, ‘çevre gibi telafisi mümkün olmayan durumlarda halka sorulamaz” açıklaması yaptı; bu çok önemlidir. Uzmanların konuşması gereken bir durumda, uzmanlar konuşmuyor ve konuşturulmuyor. İstanbul Boğazı’nda alınamayan hangi güvenlik önlemi, daha büyük risk teşkil eden, daha dar, daha uzun boğazda alınabilecek. 3 tane canlı fay hattının olduğu bir yere, en az iki milyonluk bir nüfusu yığacak bir projeyi nasıl açıklıyorlar bilmiyoruz"

    Beş Asırlık Hülya: Karadeniz-Marmara İzdivacı

    Beş Asırlık Hülya: Karadeniz-Marmara İzdivacı
    Ayşe Hür: Geriye döndürülemez bir çevre felaketi olmaya aday Kanal İstanbul’un Osmanlı tarihindeki esin kaynakları nelerdi? Beş Asırlık Hülya: Karadeniz-Marmara İzdivacı; Karadeniz’i Marmara’ya bağlamak için ilk girişim, Kanuni Sultan (I) Süleyman döneminde (1520-1566) yapılmış, padişah bu iş için Mimar Sinan’ı görevlendirmişti. Ancak fikir kâğıt üzerinde kaldı. Karadeniz’le Hazar Denizi’ni birbirine bağlayacak Don-Volga Kanal Projesi’ni ilk kez 1563’te Sadrazam Semiz Ali Paşa, 1568’de halefi Sokollu Mehmed Paşa önermişti. Kanuni’nin 1566 yılındaki Zigetvar Seferi’nde vefat etmesiyle proje yarım kaldı. II. Selim, Sokollu’nun projesiyle ilgilendi. Perevolok (bugünkü Stalingrad) mevkiinde kanal açmak için kollar sıvandı. Hatta bunun için 1569'da Ejderhan Seferi bile yapıldı. Ancak hem sefer Osmanlı ordusu, hem de kanal hülyası bataklığa gömüldü. III. Murad, Sokollu’nun Don-Volga ve Süveyş kanalı önerilerine sıcak bakmamıştı ama Sakarya Nehri-Sapanca Gölü-İzmit Körfezi Kanalı projesini beğenmişti. Ancak bu girişim de saray entrikaları yüzünden sonuçsuz kaldı. Sokollu Mehmed Paşa’nın önerileri arasında olan Süveyş Kanalı’nı açmak yaklaşık üç asır sonra, 1869 yılında Fransızlara nasip oldu. Fransızlar da bu işi bir hamlede yapamadılar. 1798-1802 arasında Mısır’ı işgal eden Napolyon Bonapart’ın görevlendirdiği mühendis Lepere, Kızıldeniz’in Akdeniz’den 10 metre yüksek olduğunu sanmıştı. Bu yüzden kanalın inşasının çok zor olduğuna karar verilmişti. Kahire’deki Fransız Konsolosu M. Ferdinand de Leseps (ki mühendis değildi) konuyu dikkatle incelemiş ve kanalın açılmasının mümkün olduğunu anlayınca ülkesini ikna etmiş, Mısır Hıdivi Kavalalı Mehmed Said Paşa’dan 1854’te ilk resmi izni koparmıştı. Dönemin Mısır Hıdivi İsmail Paşa, Avrupa’yı dolaşarak Süveyş Kanalı’nın açılış törenine Avrupa’nın tüm soylularını ve ünlü isimlerini davet etmekle kalmadı, bir opera binası inşa etti ve İtalyan besteci Giuseppe Verdi’ye Aida operasını ısmarladı. Karadeniz’i Marmara’ya bağlamak konusundaki üçüncü girişim, IV. Mehmed döneminde yapıldı. 1654 yılında Padişahın emriyle bölgede keşif yapan mimar Hindioğlu’nun bazı zorluklardan bahsetmesi üzerine kanalın açılması üçüncü defa ertelendi. Dördüncü girişim III. Mustafa döneminde yapıldı. Ancak bu sefer mali sıkıntılar yüzünden Karadeniz’le Sapanca Nehri’nin birleştirilmesinden vazgeçilmiş, sadece Sapanca Gölü’yle İzmit Körfezi’nin birleştirilmesi hedeflenmişti. III. Mustafa’nın 1759 ve 1761 yıllarında çıkardığı iki ferman da yetmedi, hafriyat işlerine başlandığı halde, hem topraktan su çıkması, hem bölgede emlak spekülasyonu yapıldığı dedikoduları, hem de bölgedeki eşrafın projeye destek vermemesi üzerine bu girişim de sonuçsuz kaldı. 1813’te Aziz Paşa Sakarya ile Marmara’yı birleştirme işinin ekonomik açıdan sağlayacağı faydalar konusunda II. Mahmud’u ikna etti ancak Aziz Paşa’nın görev emrini almasından 20 gün sonra vefat etmesi üzerine hafriyata başlanamadı. Abdülmecit (1839-1861) ve Abdülaziz (1861-1876) dönemlerinde talihsiz kanal projesi yine raftan indi. Ancak 1845, 1857 ve 1863’teki girişimler sonuç vermedi. CB Erdoğan, belki de bu uğursuzluğu yenmek için kanalı Sakarya bölgesinden Çatalca bölgesine aldı ve sekiz padişahın başaramadığını başarmanın hırsına kapıldı. Böyle hesapsız kitapsız girişilen “çılgın projeler”in sonunun hiç de hayırlı olmadığını ona hatırlatacak kimse yok etrafında. İstanbul ve Çanakkale boğazları ile Marmara Denizi’nin bütünleşik bir suyolu olarak statüsünü belirleyen 1936 Montrö Antlaşması’nın bu projeden nasıl etkileneceği meçhul. Kısacası, halk deyişiyle “bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete."
    Logo

    © 2024 Podcastworld. All rights reserved

    Stay up to date

    For any inquiries, please email us at hello@podcastworld.io