Gönül Dili Hal Åivesi 2 / 2019 Kasım
Tarih boyu bütün Kurâân talebeleri hep böyle düÅünmüŠve bu güzergâhta yürümüÅlerdir. Dün ve bugün o nurânî Åehrahın yolcuları o yolun sonsuz rehberinin takipçileri olmaya ant içmiÅ, hep sevgi soluklamıÅ, baÅkalarına karÅı aÅk u alâka mırıldanmıÅ, herkesi kardeÅlik hisleriyle kucaklamıÅ, -Bediüzzaman ifadesiyle- kâinata âmehd-i uhuvvet (kardeÅlik beÅiÄi)â nazarıyla bakmıÅ, konuÅurken gönül dilleriyle konuÅmuÅ, konuÅtuklarını hal Åivesiyle renklendirmiÅ ve fânileri Bâkîâden ayıran noktaya ulaÅmıÅ, his ve heyecanlarıyla hep bir farklılık resmi çizmiÅlerdir.
Bunlardır ki, çevrelerindeki en küçük iÅaretlerde bütün varlıÄın ruh ve mânâsını duyar; duyduklarını çehrelerindeki imalarla, gözlerindeki mânâlarla Åekillendirir; var olmadaki derin sırları ledünnî bir seziÅle sezer ve kalbin tepelerine saÄanak saÄanak boÅalan mânâları birer âmâide-i semâviyeâ gibi karÅılaÅtıkları herkese tattırmaya çalıÅırlar.. dolaÅırlar vadi vadi, inançlarında filizlenen güzellikleri sunacak sineler ararlar.. ve buldukları her müstaid ruhla âdeta bir bayram yaÅarlar. Duygularında gayet masum, en büyük baÅarılar karÅısında bile iddiasız, her türlü beklentiye karÅı kapalı; ama pürneÅâe ve püriÅtiyaktırlar. Gece-gündüz hep bir sır peÅindedirler.. sırlarını paylaÅma onların en büyük emelidir. Gönüllerinde duyduklarıyla gönüllerde heyecan uyarmaya çalıÅırlar.. âÅina sinelere duygudan-düÅünceden, sesten-sözden matbaa mürekkebi görmemiÅ güftesiz besteler sunarlar. Soluk soluÄadırlar yaptıkları iÅin heyecanıyla; ne yeis ne de keder, ne tereddüt ne de inkisar; yudumlarlar amel ve aksiyonlarının zevkini ve lezzetini edip eyledikleri iÅin içinde ve aramazlar baÅka bir ücret aradıkları gibi ruh bilmez ve gönül bilmezlerin.
Sunarlar gönüllerinde mayaladıkları ruhu, mânâyı ve o zevkine doyulmaz mârifet ve muhabbeti. Ãn yargılı deÄilse kimse kurtulamaz bu büyülü seslerin birer inÅirah çaÄlayanı gibi gönül yamaçlarında çaÄlamasının tesirinden; kimse kurtulamaz sinelere çarpıp insan benliÄinde yankılanan bu ledünnîliÄin cazibesinden⦠Gökler ötesi ifadelerin akisleri sayılan bu tesirli gönül beyanlarına karÅı hiç kimse alâkasız kalamaz. Biz hemen tesirini görmesek de gönülden fıÅkıran, hâlle farklı bir Åiveye ulaÅan bu beyan âbideleri bugün olmasa da yarın mutlaka ona açık kalbler üzerinde tesirlerini gösterecek, vicdan sistemlerini bütün derinlikleriyle tesir altına alacak.. ve bir gün Åuuraltı müktesebât hâline gelmiÅ bu vâridât, çok küçük bir tedâîyle de olsa ortaya çıkarak en alâkasız ruhlara bile kendi boyasını çalacaktır.
Evet, bugün ne gönül diliyle söylenen sözler ne de hâl Åivesiyle seslendirilen beyanlar katâiyen zayi olmamaktadır. Åimdilik zihinler onları birer disket gibi kaydediyor, Åuur deÄerlendiriyor, mantık ve muhakeme besleyip büyütüyor ve yeni kalıplara, yeni Åekillere ifraÄ ediyor, sonra da onları bir âvakt-i merhûnâa emanet ediyor. Mevsimi gelince belki de kalbin o sihirli beyanları, hâlin ruhlar üzerindeki o silinmez izleri ne duyulmadık Åeyler ne görülmedik güzellikler ifade edeceklerdir..!
Bunlardır ki, çevrelerindeki en küçük iÅaretlerde bütün varlıÄın ruh ve mânâsını duyar; duyduklarını çehrelerindeki imalarla, gözlerindeki mânâlarla Åekillendirir; var olmadaki derin sırları ledünnî bir seziÅle sezer ve kalbin tepelerine saÄanak saÄanak boÅalan mânâları birer âmâide-i semâviyeâ gibi karÅılaÅtıkları herkese tattırmaya çalıÅırlar.. dolaÅırlar vadi vadi, inançlarında filizlenen güzellikleri sunacak sineler ararlar.. ve buldukları her müstaid ruhla âdeta bir bayram yaÅarlar. Duygularında gayet masum, en büyük baÅarılar karÅısında bile iddiasız, her türlü beklentiye karÅı kapalı; ama pürneÅâe ve püriÅtiyaktırlar. Gece-gündüz hep bir sır peÅindedirler.. sırlarını paylaÅma onların en büyük emelidir. Gönüllerinde duyduklarıyla gönüllerde heyecan uyarmaya çalıÅırlar.. âÅina sinelere duygudan-düÅünceden, sesten-sözden matbaa mürekkebi görmemiÅ güftesiz besteler sunarlar. Soluk soluÄadırlar yaptıkları iÅin heyecanıyla; ne yeis ne de keder, ne tereddüt ne de inkisar; yudumlarlar amel ve aksiyonlarının zevkini ve lezzetini edip eyledikleri iÅin içinde ve aramazlar baÅka bir ücret aradıkları gibi ruh bilmez ve gönül bilmezlerin.
Sunarlar gönüllerinde mayaladıkları ruhu, mânâyı ve o zevkine doyulmaz mârifet ve muhabbeti. Ãn yargılı deÄilse kimse kurtulamaz bu büyülü seslerin birer inÅirah çaÄlayanı gibi gönül yamaçlarında çaÄlamasının tesirinden; kimse kurtulamaz sinelere çarpıp insan benliÄinde yankılanan bu ledünnîliÄin cazibesinden⦠Gökler ötesi ifadelerin akisleri sayılan bu tesirli gönül beyanlarına karÅı hiç kimse alâkasız kalamaz. Biz hemen tesirini görmesek de gönülden fıÅkıran, hâlle farklı bir Åiveye ulaÅan bu beyan âbideleri bugün olmasa da yarın mutlaka ona açık kalbler üzerinde tesirlerini gösterecek, vicdan sistemlerini bütün derinlikleriyle tesir altına alacak.. ve bir gün Åuuraltı müktesebât hâline gelmiÅ bu vâridât, çok küçük bir tedâîyle de olsa ortaya çıkarak en alâkasız ruhlara bile kendi boyasını çalacaktır.
Evet, bugün ne gönül diliyle söylenen sözler ne de hâl Åivesiyle seslendirilen beyanlar katâiyen zayi olmamaktadır. Åimdilik zihinler onları birer disket gibi kaydediyor, Åuur deÄerlendiriyor, mantık ve muhakeme besleyip büyütüyor ve yeni kalıplara, yeni Åekillere ifraÄ ediyor, sonra da onları bir âvakt-i merhûnâa emanet ediyor. Mevsimi gelince belki de kalbin o sihirli beyanları, hâlin ruhlar üzerindeki o silinmez izleri ne duyulmadık Åeyler ne görülmedik güzellikler ifade edeceklerdir..!