Logo

    gã¼len

    Explore "gã¼len" with insightful episodes like "Gönül Dili Hal Şivesi 2 / 2019 Kasım", "Müptela Gönüller / 2019 Kasım", "Çile / 2019 Kasım", "Visale Düşen Firak / 2019 Kasım" and "Hu Deyip Ä°nliyor Gönüller / 2019 Ekim" from podcasts like ""Çağlayan Dergisi", "Çağlayan Dergisi", "Çağlayan Dergisi", "Çağlayan Dergisi" and "Çağlayan Dergisi"" and more!

    Episodes (39)

    Gönül Dili Hal Şivesi 2 / 2019 Kasım

    Gönül Dili Hal Şivesi 2 / 2019 Kasım
    Tarih boyu bütün Kur’ân talebeleri hep böyle düşünmüş ve bu güzergâhta yürümüşlerdir. Dün ve bugün o nurânî şehrahın yolcuları o yolun sonsuz rehberinin takipçileri olmaya ant içmiş, hep sevgi soluklamış, başkalarına karşı aşk u alâka mırıldanmış, herkesi kardeşlik hisleriyle kucaklamış, -Bediüzzaman ifadesiyle- kâinata “mehd-i uhuvvet (kardeşlik beşiği)” nazarıyla bakmış, konuşurken gönül dilleriyle konuşmuş, konuştuklarını hal şivesiyle renklendirmiş ve fânileri Bâkî’den ayıran noktaya ulaşmış, his ve heyecanlarıyla hep bir farklılık resmi çizmişlerdir.

    Bunlardır ki, çevrelerindeki en küçük işaretlerde bütün varlığın ruh ve mânâsını duyar; duyduklarını çehrelerindeki imalarla, gözlerindeki mânâlarla şekillendirir; var olmadaki derin sırları ledünnî bir sezişle sezer ve kalbin tepelerine sağanak sağanak boşalan mânâları birer “mâide-i semâviye” gibi karşılaştıkları herkese tattırmaya çalışırlar.. dolaşırlar vadi vadi, inançlarında filizlenen güzellikleri sunacak sineler ararlar.. ve buldukları her müstaid ruhla âdeta bir bayram yaşarlar. Duygularında gayet masum, en büyük başarılar karşısında bile iddiasız, her türlü beklentiye karşı kapalı; ama pürneş’e ve püriştiyaktırlar. Gece-gündüz hep bir sır peşindedirler.. sırlarını paylaşma onların en büyük emelidir. Gönüllerinde duyduklarıyla gönüllerde heyecan uyarmaya çalışırlar.. âşina sinelere duygudan-düşünceden, sesten-sözden matbaa mürekkebi görmemiş güftesiz besteler sunarlar. Soluk soluğadırlar yaptıkları işin heyecanıyla; ne yeis ne de keder, ne tereddüt ne de inkisar; yudumlarlar amel ve aksiyonlarının zevkini ve lezzetini edip eyledikleri işin içinde ve aramazlar başka bir ücret aradıkları gibi ruh bilmez ve gönül bilmezlerin.

    Sunarlar gönüllerinde mayaladıkları ruhu, mânâyı ve o zevkine doyulmaz mârifet ve muhabbeti. Ön yargılı değilse kimse kurtulamaz bu büyülü seslerin birer inşirah çağlayanı gibi gönül yamaçlarında çağlamasının tesirinden; kimse kurtulamaz sinelere çarpıp insan benliğinde yankılanan bu ledünnîliğin cazibesinden… Gökler ötesi ifadelerin akisleri sayılan bu tesirli gönül beyanlarına karşı hiç kimse alâkasız kalamaz. Biz hemen tesirini görmesek de gönülden fışkıran, hâlle farklı bir şiveye ulaşan bu beyan âbideleri bugün olmasa da yarın mutlaka ona açık kalbler üzerinde tesirlerini gösterecek, vicdan sistemlerini bütün derinlikleriyle tesir altına alacak.. ve bir gün şuuraltı müktesebât hâline gelmiş bu vâridât, çok küçük bir tedâîyle de olsa ortaya çıkarak en alâkasız ruhlara bile kendi boyasını çalacaktır.

    Evet, bugün ne gönül diliyle söylenen sözler ne de hâl şivesiyle seslendirilen beyanlar kat’iyen zayi olmamaktadır. Şimdilik zihinler onları birer disket gibi kaydediyor, şuur değerlendiriyor, mantık ve muhakeme besleyip büyütüyor ve yeni kalıplara, yeni şekillere ifrağ ediyor, sonra da onları bir “vakt-i merhûn”a emanet ediyor. Mevsimi gelince belki de kalbin o sihirli beyanları, hâlin ruhlar üzerindeki o silinmez izleri ne duyulmadık şeyler ne görülmedik güzellikler ifade edeceklerdir..!

    Müptela Gönüller / 2019 Kasım

    Müptela Gönüller / 2019 Kasım
    Gönül bildiğinin müptelasıdır,
    Hak bilinenlerin tek âlâsıdır;
    Hak’tan koparan ilim, ilim değil,
    O ölü kalblerin baş belasıdır.
    Bir niyazım var ey Rab, lütfet dinle,
    Bir anlık olsun maiyyet Seninle;
    Ona denk gelemez Cennet’ler asla,
    Ulaşılsa da ona bin enînle…
    Sevdan bir kor gibi sinemi yaksa,
    Aşk kıvılcımları içime aksa;
    Gece-gündüz hep Seni hecelesem,
    Sevgin sinemde şimşek gibi çaksa…
    Ne olur bunları lütfet fakîre,
    Sağnak sağnaktır lütfun her hakîre;
    Vefasız olsam da kapı kulunum,
    Bir niyaz bu o Semî’ u Basîr’e…
    Sensiz geçen dakikalar hep durgun,
    Kalbde aritmi var, ruh ise yorgun;
    O zirveler aşılmaz bu haliyle,
    Duygular hevâ-i nefsime vurgun…
    Hep bir sâkî aradım hayran hayran,
    Başkaldırıp ederek nefse isyan;
    Düşe-kalka yürüdüm hayli zaman,
    Gücüme güç kat ey Hannân u Mennân…
    Vurmasın düşman beni bir kemende,
    Meşîetin varken Senin dümende;
    Girmesin bir ağyâr eli araya,
    Kıtmîr’in olarak kalsın bu bende!..

    Çile / 2019 Kasım

    Çile / 2019 Kasım
    Zevk u sefadan bütün bütün el çekerek, beden ve cismaniyeti aşma istikametinde katlanılan sıkıntı, eziyet mânâlarına gelen çile; hak yolcusunun, nefis tezkiyesi ve ruh terbiyesi adına, asgarî kırk gün olmak üzere, çetin bir perhiz ve disiplin içinde yaşamasına denir ki, bu süre zarfında derviş, yeme-içme, uyuma-konuşma... gibi hususlarda zaruret sınırları içinde kalarak, vaktinin büyük bir bölümünde ibadet, zikir, fikir, murâkabe ve muhâsebe ile meşgul olur ve âdeta ölmeden evvel ölmüş gibi davranarak, sürekli ölüm temrinleriyle nefsanîliği açısından fenâ bulur ve ruhunun bütün menfezleriyle Hakk’a açık bir hakikat eri donanımıyla yeniden hayata “bismillâh” der ve Rabbine yürür.

    Daha çok dervişlerin, tekye ve zaviyelerinin tenha bir köşesinde veya evlerinin âsûde bir hücresinde çekmeye çalıştıkları çile; riyâzet mülâhazasının hatırlattığı hususları çağrıştıran, hatta bazı yanları itibarıyla onun fonksiyonlarını edaya vesile olan bir Hakk’a kurbet hamlesi veya aktif bir vuslat beklentisidir. Asgarîsi kırk gün olması itibarıyla, kelimeyi Farsça aslına ircâ ederek “çile” dedikleri gibi, bazen de kelimenin Arapça karşılığıyla “erbaîn” demişlerdir. Kırk demek olan erbaîn, tam kırk gün demek değildir; bu süre bazen gün, bazen hafta, bazen ay, bazen de senelerce sürebilir.. bazen derviş, bütün bütün cismaniyetten sıyrılıp çıkmak ve nefs-i hayvanîsini aşabilmek için ömür boyu bile çile çıkarabilir; çile ile oturur kalkar.. kapılarını sürekli ızdıraba açık tutar.. dahası, Hak yolunda katlanılan şeyleri Sevgili’nin armağanı olarak kabul eder.. dertler, sıkıntılar, kederler ağırlaştıkça o, hayatı daha bir sever.. yaşadığını duyuyor olma neşvesi içinde musibetleri hoşâmedî ile karşılar ve Allah için başa gelen her şeyi aziz bir misafir gibi selâmlar; hatta bazı gönül erleri, onu belâ şeklinde insana ihsan edilmiş bir nimet kabul ederek, “hel min mezîd” deyip, artırılmasını bile istedikleri olmuştur.

    Fuzûlî, Mecnûn’u konuşturma sadedinde bu konudaki düşüncelerini şöyle ifade eder: “Az eyleme inayetini ehl-i dertten, Yani ki, çok belâlara kıl müptelâ beni.” Mevlâna, ızdırap ve çileleri, her sabah kapımızı çalan bir misafire benzetir ve bu aziz misafirin izaz edilmesi gerektiğini vurgular, “Her an aziz bir misafir gibi gönlüne bir tasa, bir keder gelir çatar... Eğer sana bir gam elçisi gelirse, onu bir dost gibi karşıla, kucakla; zaten o da sana yabancı değil; yani arada bir âşinalık var.”

    Visale Düşen Firak / 2019 Kasım

    Visale Düşen Firak / 2019 Kasım
    Ufkumda tüllenen Senin kemâlindir,
    Hayranın olup yandığım cemâlindir;
    Hüsûf peşinde hep bir sürü yarasa,
    Bu da benim gönlümdeki melâlimdir…
    Âh âh ediyorum kalıyor havada;
    Hep uzayıp gidiyor bir leyl-i yeldâ;
    Küsûf bitsin, güneş çıksın budur sevdam,
    Başka bir arzum olmadı bu dünyada…
    Hayalimde her zaman bir nurlu şafak,
    Tulû’un sadık habercisi ki ap-ak;
    Sızlanıp duruyorum, bitsin bu çile,
    Visâle dönsün şu kaç asırlık firak…
    Yine o hülyalara daldım bu gece,
    Mırıldanıp durdum O’nu hece hece;
    Zaten o sevdayla yatıp kalkıyorum,
    Her gün gönlü sarıyor daha derince…
    Bize bizden yakın hep yanımızdasın,
    Tende değil, gönül ve canımızdasın;
    Unutmamaya and içen gönülleriz,
    Kadrince olmasa da aşımızdasın…

    Muhammed Fethullah Gülen

    Hu Deyip İnliyor Gönüller / 2019 Ekim

    Hu Deyip İnliyor Gönüller / 2019 Ekim
    Rızanla Sen en a’lâ bir emelsin,
    Gönlün istediği sevgili Sensin;
    Benzeri yoktur Sana iştiyakın,
    İştiyakınla Sen bir söz kesensin…
    Sensiz bir gecenin sabahı olmaz,
    Kararan günlere güneşin doğmaz;
    Zindana dönüverir bütün eyyâm,
    Bu iklime hiç ışık tayfı yağmaz.
    Şafak yetimidir O’nsuz geceler,
    Yenik düşer karanlığa niceler..
    Ziya-zulmet birbirine karışır;
    Duygu, düşünce vesvese heceler…
    Ey Rab, n’olur bize rahmetinle gel!..
    Senden cüdâ düştük, himmetinle gel!..
    Bizler ettik, Sen etmezsin bilirim,
    Bizi ta’zîz için izzetinle gel!..
    Yükseliyor Senin için nağmeler,
    Niyaza durmuş ağızlarda diller;
    Medet feryatları arşa dayandı,
    Hep “Hû.. Hû..” ile inliyor gönüller…

    Sohbet ve Musâhabe 2 / 2019 Ekim

    Sohbet ve Musâhabe 2 / 2019 Ekim
    Seyahat ve musâhabelerini Hz. Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın mişkât-ı
    nübüvveti altında gerçekleştiremeyenler, dinin ruhundaki
    muvazeneyi her zaman tam koruyamayacaklarından, yer yer
    laubaliliklere girebilir, zaman zaman söz ve davranışlarıyla,
    seviyesinin huzuru sayılan makama saygısızlıkta bulunabilir; hatta
    bazen, vilâyeti nübüvvete tercih etme gibi küstahlıklara düşebilir;
    dolayısıyla da, pîrlerinin söz, sistem ve vaz’ettikleri esasları
    peygamber yolunun esas, erkân ve âdâbına tercih ederek, güneşi
    bırakıp mum ışığına sığınma gibi hatalar irtikap edebilirler.

    Bır Hizmet Hayatı / 2019 Ekim

    Bır Hizmet Hayatı / 2019 Ekim
    Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketi üzerine bugüne kadar
    Batıda ve İslam dünyasında birçok
    ilim adamı eserler kaleme aldı. Ferit el-Ensari, Süleyman Aşrati, Jill Carroll, John
    Esposito, Pim Valkenberg, David Shinn, Simon
    Robinson, Thomas Michel, James Harrington,
    Ori Soltes, Walter Wagner, Berna Turam…
    Bu listeyi daha da uzatmak mümkün ve gelecekte bunlara yeni ilim adamlarının dâhil olacağına şüphe yok…
    Bu eserleri yazan her bir ilim ehli, Hocaefendi’yi ve Hizmet Hareketini ayrı bir perspekti�le
    anlattı. Gelecekte yeni eserler kaleme alacak
    ilim erbabı, bu “hakikate şahitlik” yapmaya devam edecek.
    Hocaefendi’nin hayatını yazan Prof. Jon
    Pahl, Bir Hizmet Hayatı adını verdiği 400 küsur
    sayfalık kitabı için bu tabiri kullanıyor, hakikate
    şahitlik yaptığını söylüyor.
    Allah, insanı, kâinatı anlayacak ve dünyada
    hakikate şahitlik yapacak kapasitede yaratmıştır. İlim adamlarının şahitliği, daha üstün ve
    derindir, çünkü onlarda vicdanî hakikat aynı
    zamanda marifetle, yani bilgiyle mücehhezdir.
    Demagogların ve bir kısım siyasetçilerin
    kitleleri arkalarına takıp sürüklediği, doğruları
    karartma adına her türlü kirli psikolojik savaşın icra edildiği günümüzde, bu bilim insanları tarihe ve gelecek nesillere büyük bir miras
    bırakıyorlar. İnsanlık tarihinin her döneminde
    olduğu gibi…
    Bir medeniyetler tarihçisi olan Jon Pahl’un
    kitabı, hem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hayatını anlatıyor, hem de Hocaefendi ve Hizmet
    Hareketi hakkındaki kara propagandalara bir
    nevi cevap mahiyeti taşıyor.
    Jon Pahl, Hizmet Hareketini şöyle tarif ediyor:
    “İnancı ve bilimi (kalbi ve aklı) iç dünyalarında telif etmiş eğitimli kadroları ve faaliyetleriyle
    dünyada barış inşa eden uluslararası sivil İslam…”
    Harvard Üniversitesi’nin yayımladığı Darbe
    kitabı birçok dile çevrilen siyaset bilimi ve tarih
    profesörü Edward Luttwak’ın, Türkiye’de Hizmet’in başına gelenler için kullandığı şu cümlelere ne kadar benziyor bu tarif:
    “Eğitim seviyesi düşük Erdoğan’ın başını
    çektiği radikal siyasal İslam, 171 ülkede binden
    fazla okul, üniversite ve öğrenci yurdu açılmasına ilham veren Fethullah Gülen’in iyi eğitim
    görmüş takipçilerine karşı savaş ilan etti.”

    Gel Bayram Yaşat / 2019 Ekim

    Gel Bayram Yaşat / 2019 Ekim
    Ne olur sevgin gelip gönlüme dolsun!..
    Dilde bütün fâniyât sararıp solsun;
    Görmesin gözlerim ağyâr çehresini,
    Kalbim yalnız Senin için çarpıp dursun…
    Silinmesin hayalin hiçbir an dilden,
    Kesilsin intizarım bütün âlemden,
    Mecâzî aşklardan ve yapmacık gülden;
    Seninle olma arzusunda bu benden.
    Böyle bir nevbaharda esmesin hazan,
    Benim için bu dayanılmaz bir hicran;
    Yakma beni kahreden hicranla ey Dost!..
    “Sen” demen benimçün bir ümid-i emân…
    Zaten deli gönlüm her yanıyla yara,
    Gel bırakma işi bir başka bahara;
    Uzayıp gitmesin, bitsin gamlı günler,
    Teşrif et, bir bayram yaşat bu naçara!..

    M. Fethullah Gülen

    Yaşatma Mefküresi / 2019 Eylül

    Yaşatma Mefküresi / 2019 Eylül
    Diriliş erlerindeki bu hamle ve hareket, mevsimi gelince öyle sürpriz semereler verir ki, yirmi-otuz başağa yürüyen bir tohum gibi bir tane olarak toprakla
    kucaklaşır, yüzbinlere “Toprak ol, toprak!..” mesajları sunar.. ve bir taneyken
    yüzlerce ile çevresine tebessümler yağdırır.

    Gönülde Gonca Gül / 2019 Eylül

    Gönülde Gonca Gül / 2019 Eylül
    Bir aşk sal içe, gönül bend olsun o kemende!..
    Esîr-i aşkın olsun ilelebet bu bende!..
    Virdiyle, evrâdıyla hep Seni anıp dursun;
    Duygularında, düşüncelerinde, gönlünde.

    Râm olsun Zât’ına bu dil düşse de belaya!..
    Veda edip bütünüyle cismanî safâya;
    “Kefâ billah” deyip yönelsin yalnızca Sana!..
    Talip olmasın artık ednâya ve a’lâya!..

    Gürlesin ruh ve desin: Ben hep Sana inandım,
    Ve marifetine kanabildiğimce kandım,
    Seni bilmek her şeymiş, gerisi aldatmaca,
    Oyalanmışım meğer ben, onlardan usandım…

    Gayri gözler hep Sana baksın, baksın kanmasın,
    O temaşa-yı ruhânîden hiç usanmasın;
    Cennet bağı-bahçesi dahi araya girse,
    Gönül asla onların füsununa kanmasın…

    Her an gönül gözlerine teveccühler gülsün,
    Ağyâr hazâfiri bir bir yıkılıp dökülsün;
    Senin sevgin yalnız içimde tüllenip dursun,
    Teveccühünle Sen gönlümde bir gonca gülsün…

    Sohbet ve Musahabe / 2019 Eylül

    Sohbet ve Musahabe / 2019 Eylül
    Sofiyece hakikate ulaştıran iki önemli
    yol vardır; bunlardan biri sohbet, diğeri de
    hizmettir. Hizmet, himmete mazhariyetin
    bir vesilesi ve yolu; sohbet de, zâhir ve bâtın
    duygularla hakikati duyma, hissetme, yaşama hâlidir ki, öteden beri hep ehemmiyetli
    bir “insibağ” sebebi addedilegelmiştir. Ne
    var ki, her insibağ, sohbetin merkez noktasını tutan zatın mertebesiyle mebsûten mütenasip (doğru orantılı) olduğundan, tezahür
    ve tesirlerinde de bir kısım farklılıklar söz
    konusudur. Insanlığın Ifftihar Tablosu’nun,
    câmiiyyeti itibarıyla hak sohbeti sayesinde
    mazhar olduğu insibağ, en kâmil mânâdadır
    َ ًة ve
    ِSen, Allah’ın boyasıyla boyan ve O’nun verdiği rengi tam al;
    (zaten) o ilâhı̂ boyadan boyası daha güzel
    olan kimdir ki?” hakikatinin aşkın bir remzidir. Ondan sonra, O’nun metbûiyyetine
    bağlı bir tâbiiyyet içinde ve asliyetine nisbeten bir zılliyet mahiyetinde diğer bütün dava-i nübüvvet ve dava-i vilâyet vârislerinin
    insibağları gelir ki, verenin ve alanın istidadına göre çok farklı ve mütefâvittir ve bu konudaki ahz ü atâ da tamamen kabiliyetlere
    göre cereyan etmektedir.

    “Herkesin istidadına vâbestedir âsâr-ı feyzi,
    Ebr-i nisandan ef’î sem, sadef dürdane kapar.”
    (Mîrî)

    Hizmet; ihlâs ve samimiyet içinde Hak
    rızasını aramak ve Hakk’ın hoşnut olduğu
    kimselerin terbiye ve vesayetinde bulunmak;
    sohbet ise, gönül kapılarını ardına kadar ilâhî
    vâridât ve mevhibelere açık tutarak, bir hak
    dostuna mülâzemette bulunup, onun hak tecellîlerine açık o zengin atmosferini paylaşmak demektir. Sahabe, hizmette zirveleri tuttuğu gibi, sohbette de en yüksek şâhikaların
    üveyki olma pâyesiyle serfirazdır ki bu, o toplumun musâhabesinde merkez noktayı tutan Zat’ın bir tek nazarının, –bu konu, Nazar
    başlığıyla ayrıca tahlil edilmiştir– müstaid
    ruhları bir hamlede evc i kemale çıkarmasında aranmalıdır. Tabiî, kalblerini, iradelerini,
    hislerini, şuurlarını o Kutup Yıldızı’nın çevresinde dönmeye bağlamış bu aktif sabır kahramanlarının istidat ve performanslarının da
    nazardan dûr edilmemesi gerekir.

    Gül Cemalini Görünce / 2019 Eylül

    Gül Cemalini Görünce / 2019 Eylül
    Sun şerbet-i la’lini ki sermestin olayım,
    Girmesin sevda-yı ağyâr asla bu gönlüme;
    Ebedü’l-âbâd meftun-i cemâlin kalayım,
    Gölge etmesin kimse Sen gibi emelime…
    Çok kez elemle geçti bugüne dek baharım,
    Fark etmeden belki de dünyadan umdum vefa;
    Karardı o Mah-ı tâbâna rağmen neharım,
    Vefa umduklarımdan çektim bir hayli cefa…
    Sencileyin günler geçti besten yarım kaldı,
    Kapıldık akıntıya ki, yok limanı onun;
    Kapılar kilitli, anahtar ağyâr elinde,
    Mırıldanmaya durdu ye’is: “Bu senin sonun!..”
    Ey Nebî, ancak Seninle yeşerir bu bağlar,
    Döner iç içe hâristanlar bir gülistana;
    O güne dek hep gönüller boş günlere ağlar,
    Hazanlarla geçen bahara baharistana…
    Gül açar, bülbüller öter Sen dönüp gelince,
    Yaşarız hayatımızı Seninle derince;
    Şafakları şafaklar takip eder sâyende,
    Tüllenir güzellikler gül cemalin görünce…

    İç Çürüme ve Onarım Yolları 3 / 2019 Ağustos

    İç Çürüme ve Onarım Yolları 3 / 2019 Ağustos
    Mahiyet-i mübeccelesiyle melekleri bile imrendirecek potansiyel bir konumu haiz bu “ahsen-i takvîm” abidesinin bu ölçüdeki su-i akıbeti, ruhânîlere fâikiyetine rağmen şeytanları bile
    tiksindirecektir. Kendinden, donanımından ve
    Allah karşısındaki konumundan habersiz bu
    tipler kendilerini hakir duruma düşürdükleri
    gibi, yaratılış itibarıyla ulvî mahiyetlerini dejenere ettiklerinden dolayı da yer-gök ehlince
    lanetle yâd edileceklerdir. Evet, bu, Hak nezdindeki yer ve kıymetini bilememe ve kendini
    hakir görmenin neticesidir. Ne hoş dillendirir
    mahiyet-i insaniyeyi milli şairimiz:
    “Haberdâr olmamışsın kendi zâtından da
    hâlâ sen,
    ‘Muhakkar bir varlığım!’ diyorsun ey insan,
    eğer bilsen.
    Senin mâhiyyetin hattâ meleklerden de
    ulvîdir;
    Avâlim sende pinhandır, cihanlar sende
    matvîdir.”
    Ne var ki bunun böyle bilinmesi de bütüncül
    bir bakışa, her şeyi gerçek mahiyetiyle görüp
    değerlendirmeye, oldukça derin bir tefekkür,
    tedebbür ve teemmüle vabestedir. Ancak bu
    yol ve yöntemlerle insan kendini doğru okuyabilir; okuyabilir ve bu konuda düşünce enginliğiyle gider otağını tâ “Mustafeyne’l-Ahyâr”
    zirvelerine kurar; kurar ve sıyrılır bir hamlede
    dünya ve mâ�îhâdan, onun ziynet ve debdebesinden.. kanat çırpar üveyikler gibi sonsuzluk
    semalarına doğru.. iç âlemini kendine has derinlikleriyle müşahedeye koyulur.. ve latîfe-i
    rabbâniyesini göz kamaştırıcı renk ve deseniyle okumaya durur.. salar kendini satır satır var
    oluş gayesini mütalaaya.. atar sırtındaki benlik semerini; “Hak” der, yürür kendi uzaklığını
    aşma istikametinde.. ruhânîlerin teşrifatçılığıyla öylesi erişilmezlere erer ki, tükürür her türlü dünyevî debdebe ve ihtişamın kirli yüzüne..
    kendini keşfedip bulmanın şehrâyinlerini yaşar ve yudum yudum Hak tecellilerinden kâse
    kâse kevserler yudumlar.. an olur, aşk u iştiyak
    meltemleriyle selviler gibi salınmaya durur..
    zaman gelir, güller dalında şakıyan bülbüller
    gibi çevresine bayıltan nağmeler sunar.. silinir
    gider gözünde dünyanın yalancı güzelliklerinin
    yanında cennetlerin hûri-gılmanı, köşkü-sarayı
    ve balı-kaymağı.. “Hû” der oturur-kalkar, Yunus
    diliyle “Bana Seni gerek” der inler.
    Anlamaz bunları “Dünya, dünya!..” deyip
    inleyenler; bu yalancı âlemin süs ve ziynetinden sıyrılamayanlar; tûl-i emel ve tevehhüm-i
    ebediyet yanılgılarıyla ukbâyı görmezlikten
    gelerek saray saray üstüne inşa edenler; akıllarını ve kalblerini villalara ve �ilolara ipotek
    haline getirenler. Bütün bunlara “Yuf!” demek
    dilimin ucuna kadar geliyor ama ifade kirliliğinden uzak durma mülahazasıyla denecekleri
    tarihin kirli sayfalarına emanet ederek konuya
    bir nokta koyup geçiyorum; geçiyorum, zira
    ışık süvarilerinin bekledikleri başka şeyler var.
    Evet, onlar ellerinde nur meşaleleriyle ziya avlama peşindeler. Karanlık ruhlar zulmetler sarmalları içinde kalakalsınlar, onlar,
    “Hak şerleri hayr eyler,
    Sen sanma ki gayr eyler;
    Ârif ânı seyr eyler,
    Mevlâ görelim neyler,
    Neylerse güzel eyler!..” (İbrahim Hakkı)
    deyip topluca tefvîz atmosferine ermeyi
    hecelemekteler...

    M. Fethullah Gülen Hocaefendi

    Munacaat Essin Ruhı Saba / 2019 Ağustos

    Munacaat Essin Ruhı Saba / 2019 Ağustos
    “Sen, Sen!..” diye hayaller kurdum yine,
    Kıpırdanma oldu içte seyrine;
    Liyakatsizliğe tosladım bu kez,
    Yelken açamadım daha engine…
    Ey Rab, Seninçün âh etmeyi öğret!..
    Ne olur aşkınla bendeni mest et!..
    Gözlerim hep Sen’de olsun bir ömür!..
    Fakîri de maiyyetine bend et!..
    Layık değilim bu dil yarasıyla,
    Düşünce sisi, gönül karasıyla;
    Her dem kapı aralığında gözüm,
    Yüce Nebî Yakup (a.s.) hatırasıyla…
    “Sen” deyince canlanıyor emeller,
    Bir başka esmeye duruyor yeller;
    Ne olur essin hep bu rîh-i sabâ,
    Köpürüversin neş’eler ve zevkler!..

    M. Fethullah Gülen

    Bir Leyli Tutkusu (naat) / 2019 Ağustos

    Bir Leyli Tutkusu (naat) / 2019 Ağustos
    Kanayan gönül yarası �irkatinden Senin,
    Bu derin yaranın dermanı da yine Sensin;
    Süzülen göz, dökülen yaş hepsi sevdandandır,
    Teveccüh ediver ki bütün ağrılar dinsin.
    Nurlu bakışına garip gönlüm bir hanedir,
    Şayet mamur etmezsen orası viranedir;
    Mahrum etme gönlümü bakışından dildârım,
    Kılmazsan şayet nazar, orası demhânedir…
    Bekleyip duruyorum sürprizden geliverse,
    Ü�leyiversin sûruna İsra�il isterse;
    Umurumda değil kıyametlerin kopması,
    Kanatlanır ve uçarım O “Ben geldim!” dese…
    Senelerce O’nu anmış kalbden ağlamış,
    Duyanların duyduğuna imrenmiş ve yanmış;
    Boşa akmadı inancım tamdır gözyaşlarım,
    Yoktur kapısına yönelen hiçbir aldanmış…
    Zulmetler içinde O bir gündüz güneşidir,
    Pür-envâr o Cennet günlerinin bir eşidir;
    İçten geçenleri itiraf edemem asla!..
    Bu bir Leylâ tutkusu ve bir Ferhat işidir…

    Fethullah Gülen Hocaefendi

    Baş Yazı İç Çürüme ve Onarım Yolları / 2019 Haziran

    Baş Yazı İç Çürüme ve Onarım Yolları / 2019 Haziran
    Her yanda üst üste çözülüşleri resmeden ürpertici tablolar; çözülüşlere yeni çözülüşler katan kirlenmiş duygular; erâcif içinde bocalayıp duran mülevves ruhlar; künde künde üstüne devrilmiş ümitler
    ve olup-bitenleri görmeyen, anlamayan ölü kalbler,
    felç olmuş ruhlar, ötelere kapalı ufuksuz hurda gönüller… Kulaklar semâvî seslere (mesmûât) kapalı;
    gözler, tekvinî emirleri doğru görüp doğru okumada kendine inat; idrakler, çerçeveleriyle örtüşmeyen pozitivizm, natüralizm, materyalizm yaveleriyle
    mest ü mahmur ve dolayısıyla en parlak hakikatler
    küsuf içinde küsurlarla karanlıklara, karanlık ruhlara emanet... Görülen tablo firavunların zift düşünceleriyle simsiyah kesilmiş, adeta bir leyl-i yeldâyı
    andırıyor.

    Kendileriyle Yüzleşmede Hale İle Hallenenler-5 (Üveys el-Karanî) / 2019 Mart

    Kendileriyle Yüzleşmede Hale İle Hallenenler-5 (Üveys el-Karanî) / 2019 Mart
    İşte o içten gelen ciğersûz nağmelerden
    seleflerinin inilti fasıllarıyla birebir örtüşen,
    mazmun yörüngeli bir-iki resim; daha doğrusu
    deryaları peylemeye yetecek, melek soluklarına
    denk, “akrabü’l-mukarrabîn” âh u vâhı
    içtenliğini hatırlatan, cihânpaha birkaç damla:
    “Ey yücelerden yüce Rabbim! ‘Tevekkül,
    teslim’ diyor, yardımını dileniyorum. Beni
    ne dünyada ne de ötelerde acz u fakr ve hiçliğimle
    başbaşa bırakma!.. Ey ezel-ebed Sultanı
    ve bugünlerin, yarınların, tüm zaman ve
    mekânların Rabb-i Rahîmi! Mücrim bir benden
    olarak şu yoksullar yoksulu halimle bârigâh-ı
    rahmetinin kapısı önündeyim. -Ey aziz
    ruh! Sen de yoksulsan, bilmem ki şu derbeder
    bendelere ne demek düşer? Ben bir şey diyemeyeceğim
    ama bir Hak dostu böylelerine
    ‘mezar-ı müteharrik bedbahtlar’ demeyi uygun
    bulmuş; haklı olsa gerek.- Zayıfım, derbederim,
    zelilim, esîrinim ve iflas etmiş bir çaresizim;
    Sen ise kapına yönelenlerin taleplerini
    vüs’at-i rahmetinle karşılayan sultanlar sultanısın!..
    Gamım, kederim hadden efzun ama
    düşe-kalka yürüyen tasalı gönüllerin arzu ve
    isteklerini is’âf buyuran bir Cevâd u Kerim’in
    kapısı önündeyim. İsyanlarım sınırsız!.. -Neye
    isyan diyorsa?- Nezdindeki makbul ve mümtaz
    kulların arasında bulunma ümidiyle başım
    rahmetinin eşiğinde, bağışlanma recasıyla o
    kapının tokmağına dokunuyorum. -Ey seleflerini
    kalbî ve ruhî hayat derinliğiyle kendine
    imrendiren sır ve hafâ sultanım! Muasırlarının
    ve çevrenin seni numune-i imtisal görüp
    takdirler yağdırmalarına karşılık, bu sızlanışların
    idraklerimizi aşan ufkunun enginliğiyle
    bir vurulup dövünme mi; yoksa bağı kopmuş
    tesbih taneleri gibi sağa-sola saçılmış bencileyin
    bendegânlara mihraplarına yönelme
    tembihi mi?- Kusurlarımın affedileceği hicap
    ve heyecanıyla bârigâh-ı gufranına yöneliyor;
    bağışlanacağım ümidiyle yerlere yüz sürüyor
    ve ‘Ey Rabb-i Rahim’im!..’ diyorum... Nefsine
    zulmetmiş bir derbeder olarak gözlerim
    vüs’at-i rahmetinin kapı aralığında, gönlüm
    hususi teveccüh sağanağında, kabul edileceğim
    heyecanlarıyla gözlerim kapının açılacağı
    intizarında, Senden beklenenleri bekliyorum.
    Gerçi cürümlerim bî-hadd ü pâyân ama ehliyetimi
    bir kenara atıyor, ehliyet-i Rahmâniyene
    sığınıyor ve başım önümde özel iltifatlarını
    intizar ediyorum.”
    “Yüce Rabbim, lâyüad ve layuhsâ hatalarımla,
    yönelecek başka kapı bilmeme iz’ânıyla,
    hemen her zaman Senin o herkese açık bulunan
    rahmet kapının önünde ebedlere kadar
    durma kararındayım. Rabbim! Şu bı�-hadd ü
    pâyân hatalarımla bir kere daha Sana yöneliyorum;
    Sana yöneliyorum zira yönelinecek bir
    başka kapı bilmiyorum. Ey yüce Rabbim! Sen
    ululardan ulusun ve bir keremkânisin; bense
    zavallılardan zavallı bir bende. Sen etmezsen
    bu pür-melâl kuluna merhamet, kim elinden
    tutar onun? Sultanlar sultanı melce’im! Sen
    her şeyin ve herkesin mâlik-i hakikı�sisin, kapı
    kulun ise sıradan bir bende; Sen lütuf buyurup
    kerem destine almazsan, ona kim inayet
    edebilir? Melce’im ve mesnedim! Sen yegâne
    aziz, bu fakir ise zillete maruz bir derbeder;
    Sen elinden tutmazsan, kim kurtarabilir onu
    bu mezelletten?
    Logo

    © 2024 Podcastworld. All rights reserved

    Stay up to date

    For any inquiries, please email us at hello@podcastworld.io