Logo

    nursi

    Explore "nursi" with insightful episodes like "Bediuzzamana Göre Namaz / 2019 Kasım", "Zübeyir Gündüzalp / 2019 Ekim", "Mustafa Sungur / 2018 Aralık", "Yorum Bilim ve Bediuzzaman / 2018 Aralık" and "Bayram Yüksel Abi / 2018 Kasım" from podcasts like ""Çağlayan Dergisi", "Çağlayan Dergisi", "Çağlayan Dergisi", "Çağlayan Dergisi" and "Çağlayan Dergisi"" and more!

    Episodes (5)

    Bediuzzamana Göre Namaz / 2019 Kasım

    Bediuzzamana Göre Namaz / 2019 Kasım
    Insan mevcudattaki güzelliklere bakarken, kendisini Rububiyet saltanatının seyircisi kabul etmeli ve gördüğü güzelliklere karşı tekbir ve tesbih ile karşılık vermelidir. Yani namazda ilk seviye “seyretme ve takdir etme” makamıdır. Bir mertebe daha yukarı çıkıp kendisini Cenab-ı Hakk’ın yarattığı benzersiz ve parlak eserlerinin “tanıtıcısı makamında” görerek “sübhanallah” ve “elhamdülillah” demelidir. İlahi Rahmetin ikram ettiği çeşitli nimetleri, görünen ve görünmeyen duygularıyla “tatma makamına” çıkıp şükür ve övgü ile karşılık vermelidir. Manevi donanımlarının terazisiyle, Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin definelerindeki cevherleri “tartma ve bilme makamında” tenzih ve övgü vazifesi yapmalıdır.

    Cenab-ı Hakk’ın kader çizelgesi üzerinde kudret kalemiyle yazdığı birer mektubu hükmündeki eserlerini “okuma, tetkik etme ve etraflıca düşünme makamında” tefekkür ve takdir görevini yerine getirmelidir. Mahlûkatın yaratılışındaki ve sanatlı oluşundaki incelikleri ve güzellikleri seyrederek “tenzih makamında” Allah’ı sevmeli ve O’na şiddetli bir arzu duymalıdır. Buradaki açıklamalar, bize namazın adeta bir eğitim platformu olduğunu gösteriyor. Bilindiği üzere, eğitimde tedricilik esastır. Her çeşit eğitimde olduğu gibi, kulluk eğitiminde, yani Allah’a ibadetlerimizi şuurlu olarak takdim etme yolunda da birtakım basamaklar vardır. Namazın bütün ibadetlerin fihristi olması ve bütün varlıkların farklı ibadetlerini bir yönüyle temsil etmesi hasebiyle namazla kulluk eğitiminde de tedricilik esastır. Bediüzzaman Hazretleri, “On Birinci Söz” isimli eserinde bu konuya dikkat çekmektedir. Allah’a (celle celâluhu) kulluk yolunda ilk adım, Rabbimizin kâinattaki eserlerini seyretmek, bunların başıboş ve gayesiz olmadığını anlamak ve onların değerini takdir etmektir. Çevreyi koruma konusunda da ilk adım bu olsa gerektir.

    Madem varlıkların anlamlı olduğunu idrak ettik, artık insaniyetimiz, yani onları evrende anlayabilen bir varlık türü olmamız bizi sorumlu kılıyor. Bu sorumluluk bir tür ilancılık ve tanıtımı gerektiriyor. Bu tanıtımın ilk şartı, onları yaratan Zât-ı Akdes’e övgü ve şükürle karşılıkta bulunmaktır. Bunun bir adım ötesi, inceleyerek derinleşme safhası, bilgiyi özümseme aşamasıdır. Özümsenmeyen bilgi benliğe mal olmaz ve uygulamaya geçemez. Bu aşamaya yükselmenin yolu, eserlerinin mükemmelliği karşısında Yüce Yaratıcının kusur ve hatadan uzak olduğunu övgüyle bildirmektir.

    ...

    Zübeyir Gündüzalp / 2019 Ekim

    Zübeyir Gündüzalp / 2019 Ekim
    Zübeyir ağabey askerliğini yaptıktan sonra
    Konya’da memurken Halıcı Sabri ağabeyle tanışır. Küçük Sözler ve Gençlik Rehberi kitaplarını,
    bir lise talebesi olan Rıfat Filiz ağabeyden alır.
    Sabri ağabeyin oğlu Feyzi Halıcı’nın tertiplediği Risale-i Nur sohbetlerine dâhil olur. Böylece Konya’da Risale-i Nurları okuyan bir grup
    teşekkül eder. Bunlar; Muhsin Alev, Ziya Arun,
    Ziya Nur Aksun, Kâmil Öztürk, Ahmet Atak (Hatip), Feyzi-Mehdî ve Ömer Halıcı’dır.
    Zübeyir ağabey Üstad Hazretlerini ilk defa
    1945’te, Emirdağ’da ziyaret eder. Üstad ona
    ders verirken “Mesleğimiz meşakkattir. Meşakkat ise makbuliyet alâmetidir” demiştir. Meşakkatler hayatı boyunca hep kendisini takip
    etmiştir. Üstad ile görüşmesi ona derinden tesir etmiştir. Bunu şöyle dile getirmişti: “Üstad
    Hazretlerinin vech-i mübarekini (mübarek yüzünü) çevreleyen heybet ve celâl ifadesinin yanında projektör gibi parlayan fart-ı zekâ (yüksek derecede zekâ) şuleleri parlayan gözlerinin
    derinliklerinde şe�kat, merhamet, rikkat ve
    asâlet görünüyordu.”
    Zübeyir ağabey, İslahiye’de postane memuru
    iken lise müdürüne ziyarete gider, dost olur. Gelip giderken bazı öğrencilerle tanışır. Onlarla bir
    hizmet bağı kurar ve orada bir cemaat oluşur.
    İslahiye’de bir polis memuru ile de dostluk kurar. Bu memur bir gün gelip kendisine;
    “Bugün emniyete çift yıldızlı bir mektup geldi.
    Sanırım seni takip için gönderildi” der. Zübeyir ağabey buna hiç önem vermez. Birkaç gün
    sonra aynı polis gelip “Beni de seni takip için
    görevlendirmişler! Onlara ne cevap vereceğimi
    bilirim. Ha bir de ‘Bu kurnaz bir Nurcudur, haberi olmadan takip edilsin’ diye not düşmüşler”
    der. Bu inançlı ve mert polis daha sonra, “Eğer
    bütün memurlar Zübeyir Gündüzalp gibi olsa,
    devletin sırtı yere gelmez” diye bir rapor yazar.
    23 Ocak 1948 tarihinde Emirdağ’dan Afyon
    hapsine gönderilen Bediüzzaman Hazretlerinin ileri gelen bütün talebeleri de yanındadır.
    Yalnız bunlar arasında Zübeyir Gündüzalp ağabey yoktur. Buna çok üzülen Zübeyir ağabey,
    Üstad’la hapiste olmamayı büyük bir eksiklik
    olarak görür. Bir hapishane ziyaretinde bu sıkıntısını Ceylan Çalışkan ağabeye açar. O da,
    “Ondan kolay ne var! İnönü’ye bir telgraf çek,
    ertesi gün yanımıza gelirsin” der. O da hemen
    “Siz Nurcuları Afyon Hapishanesinde topluyorsunuz, ama Akşehir’de posta memuru Zübeyir
    Gündüzalp’i görmüyorsunuz. O durmadan Nurculuk yapıyor” mealinde İnönü’ye bir telgraf
    çeker. Ardından gelen bir emirle hemen tutuklanıp Afyon Hapishanesine konur

    Mustafa Sungur / 2018 Aralık

    Mustafa Sungur / 2018 Aralık
    Mustafa Sungur ağabey, Üstad Hazretleriyle
    olan görüşmelerini şöyle anlatıyor:
    “1946–1947 seneleri, Risale-i Nur’u tanıyıp
    okumam, iman davasına âşina olmam yıllarıdır.
    Ona talebeliği en büyük nailiyet telakki ettiğim,
    ezelî ve ebedî bir nura yöneldiğim yıllarıdır. Ah
    o yıllar, hayali bile cihana değer…
    Emirdağ’a gelinceye kadar yolda heyecanımız
    son hadde varırdı. Üstad’a kavuşabilmekteki
    sonsuz sevinç ve iştiyakımıza had yoktu.
    Evet, orada Emirdağ’da varlığımızın bütünü ile
    bağlandığımız birisi vardı. Sanki o bizim her
    şeyimiz idi. Bizim kalblerimizi derinden etkilemişti.
    Onda gördüğümüz şefkat, merhamet
    sebebiyle en müşfik manevî bir baba ve ana
    gibi ona koşardık. O bizim sebeb-i hidayetimiz,
    vesile-i necatımız, büyük Üstadımızdı.
    O günleri hayal eder, Emirdağ’a doğru yol
    alırken ve yakınındaki küçük tepecikte Emirdağ’ın
    evleri görünüp kasabaya girerken, nihayet
    Çalışkanlar dükkânından şefkatli sinesine
    ulaşırken, o anları hatırladığımda gözyaşlarımı
    tutamam… Şüphe yok ki benim gibi onun
    Nur’undan hayat bulan herkes, bu tatlı gözyaşlarını
    tutamamıştır. Çünkü onun huzurundaki
    anlar, dakikalar, saatler, şüphe yok ki âlem-i
    bekadan birer sahneydi. Sonsuzluğa doğru
    uzanan hayattar ve nurlu safhalar idi… Huzur-
    u Muhammedî’nin (sallallâhu aleyhi ve sellem)
    bir in’ikâsı idi. O saatler, o dakikalar, ‘Bir dakika
    vücud-u münevver, milyon sene vücud-u ebtere
    müreccahtır’ denilen sırra mazhardı. Evet,
    onu bir timsal-i rahmet, bir mücessem şefkat
    gördük ve bulduk. Hâlıkımızın nihayetsiz lütfuydu
    o… Gecemizi gündüze kalbeden bir nur,
    bir şems-i manevî idi.

    Yorum Bilim ve Bediuzzaman / 2018 Aralık

    Yorum Bilim ve Bediuzzaman / 2018 Aralık
    Batı yorumbilimi (tefsir ilmi, hermeneutics), Üstad Bediüzzaman Said Nursi
    Hazretlerinin, eşyaya mânâ vermeye dair getirdiği prensiplerle karşılaştırılabilir.
    Bediüzzaman’ın manevi olarak çizdiği eşyayı anlamlandırma yol haritası,
    Batı yorumbiliminde de yeni ufuklar açabilir.
    Logo

    © 2024 Podcastworld. All rights reserved

    Stay up to date

    For any inquiries, please email us at hello@podcastworld.io